...sonra bir gün, belki aynı gün, belki de, ne fark eder, bütün günlerin aynı olduğunun anlaşıldığı o gün, tek kişilik koltuklarında bir sürü kişi, oturdular. kollarını koltuklarının kolçaklarına dayadılar. müzik dinlemediler. televizyon açmadılar. hiçbir başka şey yapmadan öylece oturdular. oturdukları odaya bakmadan oturdular. bazen gözlerinin eski bir eşyaya takıldığı da oldu. “ne işi vardı hayatlarında? nasıl girmişti? ne olmuştu? neden bu kadar çirkindi. neden bu kadar çoklardı. bu eşyaların benimle hiç ilgisi yok, yok ve olamaz da, neden orada duruyor...” ...yaşamış oldukları her bir gün ve yaşayacak oldukları her bir gün için farklı kişiler oldular. ilkin, birbirinden bu kadar farklı kişinin bir tek kişi olabilmesi, ya da yarılarak bölünmüş benliği böylesine birleştirmeye çalışması karşısında, şaşırdılar. sonra benliklerinin tutarsızlıklarla bölünerek, çoğul bir tek kişi oluşturduğunu anladılar. ...gün içinde gülüp söylemişlerdi. gün içinde sıkılıp kapanmışlardı. sonra
inanç avadit