yirmi bir eylül pazar bir fotoğrafın arkasından sana bakıyorum tarihi dişleyen karın ağrım yüzümü buruşturuyor buna rağmen bir başka düşün düşünü kuruyorum kadraja sığmayan uğursuz bir dünya hiç durmadan büyüyor son insan da öldüğünde gerçeklikten silinecek yüzün rahatlıyorum sana anlatmış mıydım bilmiyorum çok çalıştığım günlerden biriydi, ölüm düşüncesi ile rahatladığım günlerden biri, gece eve dönerken bir apartmanın önünden geçiyordum karoların arasından minik bir yanardağ gibi katı bir kanalizasyon akıntısının yeryüzüne taşmaya başladığını gördüm o an fark ettim altımızda boktan bir nehrin aktığını ve şehrin bunun üzerinde yükseldiğini. imzalamak istemediğim bütüm kağıtları imzalayıp çürümek istemediğim bütün odalarda çürüyüp olmayı istemediğim her şeyi olmayı başardığımda seksen santim ötemde dünyayla ayrıldığım duvar unutulmuşluktan bir adım yalnızca kullanılmış bir dilde fısıldıyorum olanları: şehirdar, yüzuzak, duvarmezar, o
inanç avadit