çünkü o, her şeyden yapılmış. kumaştan ve güneşten. küldeki zamandan yapmışlar onu. is ve petrol kokusundan, basınçtan ve beklemekten, ellerinin ne önemi varmış artık işlemekten ve tutulmaktan yapmışlar onu bırakılmaktan ve kırılmaktan. çünkü o, her şeyden yapılmış. kısalıktan ve hafiflikten, memeleri varmış, uçar gibi yürürmüş, kanattan yapılmış çünkü o kemiklerindeki boşluktan yapılmış. geceleri var sarmaşıkların uzadığını duyuyor. sarılmaktan yapmışlar onu, bakmaktan ve esirgemekten, üzüldü mü çiçek açıyor kaldırımlarda, taraçaların tanrısına açıyor göğsünü, ulu gövdesinde bir çarpı işareti, kendi çarmıhını çatmaktan yapmışlar onu, babasının terk ettiği peygamberlerden o sorumlu, ağladığı zaman yedi gökler duyuyor sesini, suçtan, günahtan kurbandan ve masumdan, çünkü her şeyden yapmışlar onu. çatılardan ve güvercin yuvalarından soruyorlar onu, uykuları uyunmaz, hiç yaşanmamalı bir geçmişten yapmışlar. rüyaları görülmez; her şeyden yapılmış gibi ağır, her şeyden yapılmış gibi çelik,
inanç avadit