Ana içeriğe atla

çünkü o her şeyden yapılmış



çünkü o, her şeyden yapılmış. 


kumaştan ve güneşten.

küldeki zamandan yapmışlar onu.

is ve petrol kokusundan,

basınçtan ve beklemekten,

ellerinin ne önemi varmış artık

işlemekten ve tutulmaktan yapmışlar onu

bırakılmaktan ve kırılmaktan.


çünkü o, her şeyden yapılmış.


kısalıktan ve hafiflikten,

memeleri varmış,

uçar gibi yürürmüş,

kanattan yapılmış çünkü o

kemiklerindeki boşluktan yapılmış.


geceleri var sarmaşıkların uzadığını duyuyor.

sarılmaktan yapmışlar onu,

bakmaktan ve esirgemekten,

üzüldü mü çiçek açıyor kaldırımlarda,

taraçaların tanrısına açıyor göğsünü,

ulu gövdesinde bir çarpı işareti,

kendi çarmıhını çatmaktan yapmışlar onu,

babasının terk ettiği peygamberlerden o sorumlu,

ağladığı zaman yedi gökler duyuyor sesini,

suçtan, günahtan kurbandan ve masumdan,

çünkü her şeyden yapmışlar onu.


çatılardan ve güvercin yuvalarından soruyorlar onu,

uykuları uyunmaz,

hiç yaşanmamalı bir geçmişten yapmışlar.

rüyaları görülmez;

her şeyden yapılmış gibi ağır,

her şeyden yapılmış gibi çelik,

her şeyden yapılmış gibi yağmur.


havadan sudan topraktan ve ateşten,

uzaydan yapmışlar onu.

her şeyden.

neşeden sütten ve kederden,

ölmekten ve bilmemekten,

her şeyden yapılmanın ağırlığına dayanabiliyor,

tülden ve taştan,

düşmekten ve düşmekten,

denemekten ve denemekten.


her şeyden yapılmış o,

her şeyin belleğinden,

bir günlük dolduğunda ona ne yaptıklarını biliyor,

son kez hatırlanan yüzlere ne olduğunu,

akşamları gömdükleri kuyularda kimlerin yüzdüğünü,

mezarlarda çürüyenin ne olduğunu,

kanın ve tuzun hatırasını;

o her şeyden yapılmanın heykeli,

yarım kalan rüyalara ne yapıldığını biliyor.

her şeyden yapılmış gibi çocuk,

her şeyden yapılmış gibi zaman,

her şeyden yapılmış gibi unut.

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa