o kapıyı bana ben zorladım, ardında bir şey varmış gibi... içeriye ya da dışarıya bir yere; içe, bir odaya, kimse konuşmamış orada; dışa, bir avluya, kimse elinden bir saksıyı düşürmemiş orada. tek taraflı bir yüzey, iki aynılığı birbirine vuran, ayırdığı hiçbir şey olmayan, kapı denmesi için yeter sebep bulunmayan. sonra o kapıyı bana ben çarptım, kendi suratımın boşluğuna, şimdi bir şeyler ayrıldı işte birbirinden; arzu bir tarafta kaldı, hatıralar ayrıldı iki tarafa, iki zihin belirdi başka iki dünyada, paraflar atıldı, rafa kaldırıldı boş dosya, işlemiyor kağıtlara kelimeler, yazdıkça beyaz, karaladıkça boşluğu örüyor tuğla tuğla, eşiksiz bir arada kalmışlıkta, isteksiz suçun kaydı tutuluyor. “şu anda burada değilsiniz” yazıyor kara harflerle, kara bir levhanın önünde, duyu organları kendilerini hissediyor yalnızca; basınç tankında işkenceye eşdeğer bi...
buradan kurtulmak bize kaldı
inanç avadit