Ana içeriğe atla

dua


-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün
gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o
yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz
hiçbir fark yok aralarında
yeterince temele indiğinde her şey cansızdır-

her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak
yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla
halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak
hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle
bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla
bazan bir markayı ayaklarıma denerken
bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek,

-dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip

ışık hızının bir oyunu yüzünden
bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca
gözlerinin geçmişinden öpüyorum-

rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek
uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özlem değil
ve ödemeyi unuttuğum bir mart aidatı, çıkarmayı unuttuğum bir çöp, kaybettiğim ve hatırlamadığım bir fatura olarak,

-ölüleri toprağa verdiler
barbarlar hiç gelmedi
ben hâlâ gözlerinden öpmeyi-

ve akşam ezanı, ve türk sanat musikisi, bit pazarında camsız bir gözlük çerçevesi olarak
ve parlamentoya ve ayakkabılıklara ve hazır makarnalara inanmayarak
bir tehlike, bir ahlaksızlık, bir umutsuzluk, bir yalnızlık ve bir yanlış anlama olarak
bir yetmişbeşboy, ellidokuzbuçuk kilo olarak kıyafetleriyle
bir adam, bir kadın, aklı bir karış havada bir i
onbeşonikibindokuzyüzseksenbir ve uzun sürmüş bir ölüm olarak,

:bir kere daha
tarih tekrar olsun diye
bir kere daha söylüyorum:
eski bir akdi yeniden yürürlüğe sokmam için alnın gerekiyor ellerime
bunu daha önce söylemiş kaç kişi olursa olsun daha önce
ben insanlığı taklit etmekle sorumluyum
sen çırılçıplak bir çiçeği silah gibi tutmakla,
çıplaklığını, bir çiçek gibi yüzüme doğrultmakla,
ben elimde yarım kalmış bir insan taslağıyla
sana bir de uzayın bu anından seslenmek zorundayım:

bütün felsefesi dünyaya çarpıp dağılmış
çocukluğumun karar verilmeden yapılmış bir hata
ilk gençliğimin geleceksizlikle geçmiş olmasına kafa yorarak
üzerinde biraz durduğumda yalpalayan fikirler
dört biradan sonra sarhoş
dünyayı ölmüş birini hatırlarmış gibi hatırlayarak
kadife pantolonlara, enine çizgili kazaklara, esprisiz tişörtlere
bulaşık makinalarına ve bir yaşam stili olarak köy peynirlerine
kırma zeytinlere, romanda düşsel metinlere, şiirde gerçeği arayarak
ve dünyanın en az içki içen alkoliği olarak
iyi sarılmış sigaraları, gerçek olmayan atları
gerçek olan atları ve diğer tüm hayvanları kardeşlerim
insanı, bir küfür olarak;

tekrar söylüyorum; eski hikâyeler yeniden yanlış hatırlanacak,
tekrar söylüyorum; tarih en baştan yanlış anlaşılacak,
tekrar söylüyorum; filmin sonu bu kez de değişmeyecek:

seni seviyorum, hepimiz öleceğiz.


natama 6

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa