Ana içeriğe atla

insan, dört yanı yalnızlıkla çevrili bir adadır

çok sevgili beyaz arkadaşlar;

galiba hepimizin içinde, derinlerde ama, her an, bulabildiği bir yarıktan yeryüzüne çıkmaya eğilimli, evet evet, cezmi ersözler yaşıyor. adamlar sakallarıyla orada lan işte, yoksa durup dururken neden böyle bir cümle geçsin zihnimden?

***

edebiyat boş iş. gıda işine gireceksin aslında. gıdada para her zaman var. yine de akşam kepenkleri indirirken seni kimsenin anlamadığını düşünüp kederlenebilirsin. sattığın bazlamaları insanlar anlamıyordur, içinde bazlamaların dolduramadığı bir boşluk vardır, bi şeyler ters gitmiştir; onların yalnızca bazlama olduğunu düşünenler vardır. "şeyler neyseler, odurlar" diyenler vardır. 

ama bu, oldukları-varlık-olmalarından sapmalarını istiyorsan, üzerinde düşünmen yeter. yine de, özellikle gece üçten sonra, elinizdeki en büyük gerçek neredeyse şu olarak kalıyor: "iletişim hakkındaki en büyük yanılgı kurulduğunun sanılmasıdır." 

***

belki bir akşam kendini pazarlamaktan vazgeçtiğinde, oturup kendinle dürüstçe konuşabilirsin bile.


***


içindeki kötülüğün şiddetinden kendin dehşete düşünce paylaşamıyorsun. saklaya saklaya biriktirdiğin gözyaşların kristalleşip kayalara dönüşüyor, sen de, o kayalardan inşa ettiğin bir adaya dönüşüyorsun en son. ya ot bitmiyor, ya da berektli bir toprağa dönüşüp köşeyi dönmeni sağlıyor. sanat sevicileri, piyasalar anlıyor seni. bazlama satmana gerek kalmıyor.

sanatta da fena para yok. hem başaramasalar da birileri seni anlamaya çalışıyor.ama çanların kimin çaldığını sorma sakın, çünkü bizim kültürümüzde çan sesi yok.


***

geceyarısından sonra herkes biraz pişmandır.


***

özellikle pazar akşamları, varlık dayanılmaz bir hal alabiliyor.

yine de tanımadığım birilerinin dünyanın bir yerlerinden biz yığınlar için kötü şeyler tasarladıklarını düşündükçe içim ürperebiliyordu. şimdi ona da alıştım.

çok sevgili dostumun da söylediği gibi: "bir zaman sonra anlıyorsun, şu dünyada insanın elinden bir bira daha açmaktan fazlası gelmiyor. biz ne zaman böyle olduk ino?"


***

yine de bilemiyorum. dünyanın kabuğu üzerinde, devasa bir sik anıtı gibi dolaşmak da olabilir.

fallusun yalnızlığı.

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa