Ana içeriğe atla

cızırtılı organ

deli çukur, varlığımın örtük anası, küçük kara vulgar
aç ağızlı sonsuz dişli delik, cızırtılı organ
ömrümü yoluna harcadığım çürük uluma
kara çiçek, kokuşmuş kuytu, rutubetli mağara:

:ölme, yorganlara gir gece, kayarak bir cümleye sıcak bir ama girer gibi
yalnızlık anlamına gelen bir et için düş yollara
yapayanlış karanfiller bağışla dünyaya

siyah!
saf renkten yapılmış sonsuz ve cansız canavar
tükrüğü kan ve alev, mimarisi bozuk ve maya
ve korkunç çirkinliği ile güzelliği lanetli
geometrisi eski ile çarpıklığı dağ
ve duvarları kirli ile aklı bir kırık ve yarım bir ada:

:ben böyle böyle azalırken duvarlara baka baka
üç şiir ve bir küçük oda
ayaklarımda acı bir fren sesi
şuralarda geçmişi dişlerken bulaşmış birkaç
zifirinde yarattığın erkeklik
salyalı kasıklarımda yükselen uygarlık; bir çukura doğru büyüyor
dimdik bir dokunun azar azar yıkılışı; bana emanet ettiğin yanlış sonuç
kültür: gözlerine sürdüğün sahtekaralık

şimdi bana gösterdiğin en eski yakınlıkla
bütün meleklerini, peygamberlerini
tüm zamanlarını, kahramanlarını
hep en sevdiğimiz o karanlık adamları, kadınları
ve en son, sigaraya erken başlamış çocuklarını
belki biraz daha,
yara izlerini deneyim
eski utançlarını vicdan
aldatmak sandığın olanaklarını da;

bulabildiğin en korkunç ülkeye çık yola
artık bir tane bile fazladan kötülük katamayacağın bir yer bul
sokaklarında iltihap kusan yaşlılar
ölmenin yasak olduğu bir vadinin dibine kurulmuş
bahçeleri kanalizasyon, taraçaları isa’ya ayrılmış olsun
ses tellerinde altın arayan adamlar
varsa da eliçleri yanlış harita:
biliyorsun:
:ben de artık sana inanmıyorum oynak bilinç,
deliliğin ters aynası
yanlışlıkla vardığım doğru sonuç
akıl, tükenmeyen büyük yanılgı
yanlış olamayacak zorunlu bu adreste bırak
böyle yapayanlış işte
sonsuza dek tekrarlanacak bu şişmiş yerde

kendine son bir tekrar: yaşam ölüdür

yaşam ölüdür yaşam ölüdür yaşam


(palaspandıras fanzin)

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa