Ana içeriğe atla

mutsuzluk

sevgilim dünya çok sıkıcı bir yer
sevgilim sıkıntıdan ölmemize ramak kala film başlıyor
sevgilim erteliyoruz hiçbir şeyi

yok bir yenisi gitmelerin
senin dudak bükmelerinden artıp benim kaybetmeye mahkum zarlarıma konan:
zar atmak ilk belirtisi kaybetmenin 
ve uyanmak kabul etmek yeni günü

- siz de bir lira farkla biraz daha insan
üç taksitle biraz daha mutlu
on yıl vadeyle kocaman ve daha sarışın bir aile olabilirdiniz, diyordum
hiç şüphesiz bir eleştiriye girişti bu
senin dipnotlarından artıp benim satırlarıma sızan
yazmaya başlamak: kabul etmek asla anlatamayacak olmayı

açılmış ve henüz kapatılmamış bir parantezdin sen
açılmış ama kapanacak bir kesik
katlanılamaz bir pazar büyüyordu içinde
varlığını kanıtlayacak bir formül
yoktu bir formül
yaşadığının belirtisi olarak can sıkıntın vardı
biraz kemerli bir burnun ama yine de güzelliğin
kanının içinde akması
saçlarının uzaması
ve tırnaklarını yemen vardı
görünürde hiçbir sorun yoktu işte
biyolojik yasalar tıkır tıkır işliyordu

bir estetik cerraha da görünebilirdik
bir mutluluk anında dondurup gülüşlerimizi
tam alnımızın ortasına zehirli bir iğne batırıp
sonsuza dek mutlu da olabilirdik
esenlikle kalabilirdik etleri yeryüzüne dökülmeyen bir yaşlı kişi olarak
yaşlılığın icadı gerekliydi çünkü
artık işe yaramak ikincil önemdeydi
bir şeyleri biraz daha fazla kemirebilmekteydi her şey

senin ilerlemenden artıp benim karamsarlığıma sızan ne varsa
aldım, iç sıkıntıma koydum
bir film daha başladı
aldım, kumandayı baş ucuma koydum
saatin biten pilini değiştirmek, almak, kabul etmekti zamanı, aldım, kabul ettim
yapacak bir şey yoktu görünürde
en utanç verici anlarıma sansür koydum:
şimdi beni iyi bir adam diye biliyorsun inançsızlığını askıya alarak

şimdi seni iyi bir kadın olarak biliyorum bütün bu hikayenin tek bir saniyesine bile inanmayarak

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa