Ana içeriğe atla

Salıncak


Dünsüz krallık. Soysuz anlatı. Tüylerde uzay. Deride taşra. Işığa yanıt vermiyor gözbebekleri. Glaskow Koma Skalası. Kasaba Koma Skalası. Wernicke-Korsakoff Sendromu. Son bir fer için gereken fosil enerji. -Vicdana eklemlenmiş bir sefalet, hayatının bir bölümünde her insan için gerekli-

Bir şey başlıyor şimdi orada. Nasıl. Herhangi bir şey diyorum yani. Nasıl. Ortasından mı. Başından mı.

Bir şey bitiyor şimdi orada. Nasıl. Şimdinin tüm imkânlarından yararlanarak. Geçmişin de şimdisinden el alarak yani. Olmada ustalaşarak. Ne zaman biter tam olarak şimdi. Bir sonraki şimdi ne zaman başlar. Herhangi bir şeyin şimdisi diyorum. Yani.

-Deney No: 0001-

Deneyin Yapıldığı Tarih: PZT 14:00, 23 Temmuz

Deneyin Kapsamı: Alt-Paleolitik Çağ - Antroposen Çağ

Hava Şartları: Güneşli, En yüksek 36° olacak. Bu gece en düşük 23° ile açık. Gün Doğumu 06:06, Gün Batımı 20:29, Yağmur Olasılığı %0, Nem Oranı %29, Rüzgâr KKB 8 KM/saat, Hissedilen 37°, Yağış 0 cm, Basınç 1006 hPa, Görüş Mesafesi 16,1 km, UV İndeksi 9, E38,4544-B27,1134- Rakım 2,3 metre

Deneyde Kullanılan Malzemeler: MacBook Pro (Retina, 13-inch, Mid 2014), Alfabe, Pages (Sürüm 5.6.2 (2573))

-Deney No: 0001-

-Makarna, torba, Kalküta, Pazar yeri, kumsal, Cakarta, BIST, DOWJONES, Heraklia, Kömür, Yatağan, Muğla, Stratonikeia, Obsidyen, ok ucu, neşter, sırayla, Alt-Üst olunmuş paleolitik, Biyosfer, noosfer, katmansızlaştırılamayan, bölünemeyen sonsuz pasta, bu parti insanları, elde Heinekeen, plastik bardak, sim, makyaj, Meryem Ana, İlkel İnsanlık Tarihinin Bazı Sorunları, Biyosfer ve İnsanın Psişik Sorunları, Yasa ve Rastlantı, Elektrik ve Saplantı, Fetiş ve Kaporta Çeşitleri, Maşpel ve Konkordato, Linguistik Dışı Bir Sorun olarak Dilin Kökeni ve Hapishanenin Genişlemesi, Varlığın Evinde Her Şey Dahil Bir Hafta Sonu Tatili, İnsanın Paleopsikolojisi ve Toplumsal İlişkilerin Belirlenişi, En İlkel Takımların Dinamikleri, Yönsel Mutasyon, Zigomaksillar Açı, Villafrankyan Evre, Beyin Kutusunun Evrim Yolunda Gösterdiği Gelişme, Modernite, Angelus Novus ve İlerleme, Orangutanların Zihinsel Yetenekleri ve Medeniyetin Beşiği, Cinsel İlişkilerin Denetimi ve Pazar Ekonomisi, Eskimo Sistemi, Hawai Sistemi, İroquois Sistemi, Anadolu Sistemi, Ne demekse Amerikan Yerlileri, Yeni Pazar’ın ekolojisi ve insanın sürdürülebilme kapasitesi ve imkânları-

Deneyin sonucu: Herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır.

Ne zaman başlar ne zaman biter şeylerin şehirleri. Şeylerin istekleri nasıl karşılanır. Şeylerin arasındaki bitmek bilmez ilişki. Palmiyeyi ele geçiren asalak bitki.

Ama bir ülkeyi katlayamazsın ortasından. Ne zaman başlar bir devlet. Nerede başlıyor şehir. 9000 yıl önce. Mavi yol tabelalarını geçince. İki taş üst üste dengede duracak şekilde birleştirildiğinde. Çamura saman karıştırınca. Güneşi bekleyince. Amid. Amed. Bazalt taştan kara bir başkent.

Bakırcılar çarşısından geçtik. Yazdı. Elma bahçelerini 1100 km geride bırakmıştık. Sahipleri kötü insanlardı. Kötü insanların mevsimlik işçilere toplattığı elmalardan yedik. Öğleden sonraydı. Kadınlar halı çırpma sesleri çıkararak varlıklarını dünyaya kanıtlıyorlardı. Bir teoriye göre ses asla kaybolmazdı. Ancak uzayda iletilemiyordu. Kadınların varlıkları ancak halı çırpma seslerinin maksimum duyulma alanı içinde kanıtlanabiliyordu. Biz silah sesi sanmıştık. Tüm silahların seslerini ayırt edebilen 12 yaşındaki bir çocuk bize çok gülmüştü. Halının markası, kullanılan ip ve boya ve halının kaç metrekare olduğunu ise bilmiyordu. Zaten biz de burada yaşamıyorduk. Turistlerin halı seslerini silah sesi zannetmesi aslında onun sorunuydu. Ben olsam gülmezdim. Gülmedim de. Buraya ilk geldiğimde bunun bir deneyim olduğunu düşünmüştüm. Sonra benim deneyimimin onların yaşamı olduğunu fark ettim. Ve benim bir alçaklık olduğumu. Bir anda kaldırıma yığılabilirdiniz ve polis yanınıza bir silah bırakabilirdi. Bacaklarınızın beden bütünlüğünüz içinde halen sizin olması rastlantıya, yani kazaya, yani aslında başınıza gelmiş bir tür kazasızlığa bağlıydı. Rastlantılardan kıl payı kurtulmuş insanlarla kalabalık Çarşı’da meyan kökü şerbeti satıyordu adamlar. Kaşık kadar kalmış yüzleriyle. Güneşe üzgün. Hayatlarında hiç halı çırpmamış üzgünlükleri dört yöne doğru yayılıyor ancak çok genişlemeden sıcak havaya çarpıp dağılıyordu. Belki Kadınların halı çırpma seslerinin maksimum duyulma alanı içinde kalıyordu. Çorak ülke. Buralar meyan kökü şerbetinin tadına benziyordu. Eski. Acı. Tortulu. Karınca sessizliğiyle yüz sürdüler toprağa. Kadınca sessizlikleriyle halı çırptılar. Belki de sadece turistlerle eğleniyorlardı. Nereden baksanız hoş değildi. Devlet toplumsal sözleşmeyi bozmuştu. Sıradaki kazanın öngörülemez kesinliği. Yuva bozuyorduk. Kem bakıyorduk. Suçluluk duymuyorduk. Suçluluk duymanın taklidini yapıyorduk. Suçluluk duymanın taklidinin taklidini yapıyorduk. Kem bakmanın sosyolojisini çözmek üzereydik. İntikamın sosyolojisi ise çökmek üzereydi. 2500 yıl önce Ege’de söylenmiş bir sözün ağırlığı altında eziliyorduk. İçimiz rahattı. Oturduk dünyaya. Ellerimiz çimen arıyordu.

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa