Ana içeriğe atla

Bir Nar Patlayacak Yeryüzünde




               Wolfgang Borchert’e

sahrada bir şehir, kalsiyum kuleler, kesme taştan nehirler, camdan kucaklar, elektrik pınarları, bin katlı saraylar, ölü sütler, kalbi atan boş kovanlar, kara kumaşla kaplı küpler, kumdan ağızlar, patlayan çiçekler, bir öğleden sonrayı susturan kan sessizliği, elmas kurabiyeler, aydınlık geceler, afyon bulutları, karanlık sabahlar, bir nar patlaması, bir infilak yağmuru ile hepsi gömülecek dipsiz bir çöle.

Ah benim güzel kardeşim,
Yaz olacak mı yine?
Olacak.

Bir sarsıntıya yarım ayak kala
Bir an olacak
Bir nar patlayacak
Sonra
Kuşlar yiyecek adlarımızı.

Kuşların kahvaltısıyla
Bir saydamlıktan bir opaklığa geçerken renkler
Uykunun büyümesi
Ve bir rüya tutanağı gibi başlayan bu korkunç masal
Bir korkunç masal gibi sürüp
Örtecek üstümüzü.

Göz çukurlarımızda çiçekler açsın diye,
Kuşlar yiyecek gözlerimizi.

Üzerini kimse örtmeyecek ölülerimizin
Danteller sararacak, televizyonlar tozlanacak odalarda
Plastikler ve çatılar çürüyecek,
Kapılar ve sütler bozulacak
Evlerin hiç ışık görmeyen koridorlarında hayaletler dolaşacak
Mutfak dolapları çarpacak rüzgarda
Ve hiç kimse şahit olmayacak buna,
Sanık yok, şahit yok, kanıt yok, düşecek dava.

Tam on bin yıl sürecek hatamızın filmi.
Tüm kanallarda bizim büyük hatamız gösterilecek.
Sokaklar boyunca uzanan sokaklar boyunca zaman,
Zaman boyunca uzanan sokaklar,
Et kesiği kaslarında yer yapmış eski bir anı kurcalayacak aklını:
Hiç durmadan, hiç durmadan, hiç durmadan,
Ama birlikte kanayacak bir akşam yok
Birlikte kanamak yok
Bir akşamı geçirmek, değil.
Bir akşamı atlatmak
Yan yana ölmek son bir teselli olacak
Kanı çekilmiş avuçlarımızda bembeyaz.


Kasım 2019

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa