Ana içeriğe atla

köken araştırması.002

  • peşrevi geçelim. film başlayalı çok oldu.
  • sanatçı kendisini bir sanatçı olarak tanımadığında, bir başkasının buna inanmasını beklememeli.
  • zaten, halihazırda satmaya çalıştığı, büyük ölçüde bilinçdışı tarafından kirletilmiş hayalleri, ancak bir sanatçıdan satın alırız. bir resmi sanatçı olmayan birinden satın alıyorsanız o kişi büyük ihtimal işportacıdır.
  • sanatçı yetisinin farkında olan kişinin bu noktada yapması gereken şey ise bu yetiyi kabul etmek ve kendini var etmeye başlamaktır. çünkü bir yerden başlamak gerekir ve bu fena bir başlangıç noktası sayılmaz.
  • sanatçının kendini bir sanatçı olarak tanıtmasında bir kibir değil bir zorunluluk vardır. şizofreninin satılması ancak bunun kabulu ile mümkün olur. kimse bir akıllının deli taklidine çok uzun süre katlanamaz. tabii eğer bunun için para vermediyse ya da para almıyorsa.
  • sanat dışında da malını satmaya çalışan kişinin malının iyi olduğunu kabul ettirmeye çalışması bir zorunluluktur. ancak yeterli değildir. kendisini de iyi bir satıcı olarak pazarlamak durumundadır.
  • bu kibire başka bir açıdan bakıldığında ise sanatın ve sanatçılığın gerçek bir yücelik olduğunu kabul etmek gerekir. oysa değiller.
  • hümanizmle başlayıp niçegil felsefeci ve filozoflar tarafından ayyuka çıkarılmış çözülme çağlarından sonra ortaya çıkan ve bizzat içinde yaşadığımız bu çöküş çağında ise bu boşyüceliklere inanmak ormanda yaptığı tahtadan totemlere tapmakla, helvadan yaptığı putları yiyerek güçlendiğini sanmakla, ya da yukarıda aşkın bir varlığın olduğunu kabul etmekle aynı şeydir.
  • buna inanan kişi içinde sadece eski çağların çöpünü taşır. bu öyle bir çöptür ki çöp kutusuna atılması çok fazla geciktirilmiştir. çöp önce kokmuş, çöp sonra kurtlanarak daha da kötü kokmuş, çöp en sonunda da çürümesini tamamlanmıştır. artık kokusu bile olmayan bir çöp tozudur. 
  • şiir; bunun elbette doğada kendi kendine varolduğunu düşünebilirsiniz. doğanın kendi şiirine inanabilirsiniz. ama bu inanış bile yine sizi gerektirir.
  • karbon temelli bir akıllı-canlının önkoşulu olmadan bu inanç doğada yoktur. o sizinle başlar, sizinle biter.
  • bu yüzden şair şiirden çıkmaz, şiir şairden çıkar. o olmadan mümkün olmayan bir şeydir.
  • ama elbette, yamyam animist atalarınızın inançlarına sımsıkı sarılıp kibrinizi gizleyebilirsiniz. zaten eğer bu bir kibir değil de gerçek bir inanışsa sizin için yapılacak hiçbir şey yoktur.
  • çöp tozunu içinde barındıran çöp torbası da zamanın yelinde çürümüş, içinde taşıdığı tozu o yele kaptırmıştır. havada uçuşan tozu ciğerlerinizin en derinine kadar çekebilirsiniz. bu ise beyhude bir çaba olacaktır.
  • eski çağlar elbette yeniden geri gelebilir.
  • insan yazıyı unutur.
  • alet yapmayı unutur.
  • ateşi unutur. ancak tüm bunların çoktan yaşanmış olduğu gerçeği hiçbir yere gitmez.
  • fetişler yalnızca fetişlerdir. cinayete kurban gitmiş tanrılar sadece cinayete kurban gitmiş tanrılardır. 
  • havada uçuşurlar.
  • aynı sizin gibi.
  • bir ısırık daha.
  • bir nefes daha.
  • çünkü aptallığınızı ancak böyle gizleyebilirsiniz.

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa