Ana içeriğe atla

yalanlarla zehirlenmiş*

.

en sonunda o da delirmiş kana kana içtiği bir sudan. kim bilir neler geldi başına diye düşündü suyun başında dururken belki bir devlet belki başka bir zulüm sanki daha kötüsü olabilirmiş gibi toprağın yasaklanmış gibi yani suyun, havan yasaklanmış gibi öyle düşün tohum serpsen toprağa kül düşüyor kan deseler paslanmış demirin tadını duyuyorsun konuş diyorlar ağzında bir dağ birikiyor hikayelerin unutulsun istiyorlar bin yıldır yeni bir hikaye yok oysa senin köklerin zehir buralı bile değilsin köyünü unutmuş bir esir çoktan çoktan dedikleri neydi ki dün mü yarın mı olacak dilin artık anlatamasın istiyorlar kimse konuşmuyor ki bin yıldır dipsiz bir kuyu gösteriyorlar bunu, diyorlar buradan aldığın toprakla doldur ben diyor tam bin yıl doldurdum bu kuyuyu arkamda açılan çukur yuttu bak bütün dünyayı sürekli senden uzaklaşsın diye şu yaşam geçmişinle geleceğin arasına gerdikleri sürekli genişleyen unutmayla örülen taşları bir yol: senin şimdi bu sadece bu gözüne düşen yansıma senin değil onların onların dünyasında bir gezgin değil bir tutsaksın anca zehirli bir esir bir kapı açıyorlar önüne kör bir bahçeye bir kapı daha bir kapı daha senin bütün bahçen bu kör dünya sonsuz bir şimdi ile karartılar günlerini hatıraların senin değil bu hikaye senin değil unut bunu sen başlamadın sen bitirmeyeceksin kana kana içtiğin o sudan elbet sen de delirecektin bir zaman meselesiydi yalnızca bir geri sayım yılları boş ver ayları unut buradasın hep buradaydın o düşten ülkeyi unut .kana kana içiyorsun durmadan her yudumda biraz daha susayarak susarayak susayarak.

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa