Ana içeriğe atla

gerçekler üzerine birtakım yalanlar

  • hakikat yalın ve nasılsa öyledir. gerçek ise sahtekardır çünkü o kendini yorumlanabilir olarak sunar. her dolandırıcının içinde taşımak zorunda olduğu acımasızlık gerçeğe içkindir. sizi de bu varoluş koşulu ile kandırır; hakikatin büyük sahnesinde birikir ve umursamazdır. gerçek, acımasızdır. sizin için bir yara olan gerçek için önemsiz bir karşılaşmadır. büyük kanyon ne kadar yaraysa elinizdeki kesik de o kadar yaradır. siz bir kaza dersiniz, oysa gerçeklik olağan bir biçimde, sadece akmıştır.
  • yalanın antigerçek olduğunu düşünebilirsiniz. ancak her yalan hakikatin içindeki çarkları harekete geçirme gücüne sahiptir. hem de uzay-zaman bütünlüğünde bir sapmaya yol açmadan. çünkü bu harekete geçirme karşısında yalanın gerçekten oluş olarak hiçbir farkı yoktur. henüz gerçekleşmemiş bir geleceği saptırma gücüne sahip olduğun(uz)a inanıyorsanız bu sizi bir yalancı değil, bir peygamber hatta bir tanrı yapar. ama değilsiniz. sadece bir yalancısınız; yalancı olanlar tanrılar değildir, yalancı olanlar her zaman peygamberlerdir.
  • gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğu söylenir. oysa gerçekler her zaman iş işten çoktan geçtikten sonra ortaya çıkar. japon erkeklerinin ikinci dünya savaşı boyunca seks kölesi olarak tecavüz ettiği rahatlatıcı kadınlar gerçeği er geç ortaya çıkmıştır. yaygın kabule göre 200 bin kadın tecavüze uğradıktan sonra.
  • dilin insanın evi olduğu söylenir. oysa dil insanın hapishanesidir. hakikat temelinde gerçek ve yalanla örülmüş yüksek güvenlikli duvarların yarattığı kaotik düzenden dil yolu ile kaçmaya çalışırsınız. oysa dil bu yüksek güvenlikli hapishanenin son güvenlik mekanizmasıdır. o, yüksek kulesinde parlak ışıkları ve uzun menzilli tüfeği ile sizin o duvara elinizi atmanızı bekleyen nöbetçidir. ağzınızdan çıkan ilk seste kafatasınızda küçük ve düzgün, yuvarlak bir giriş yarası açar. 
  • metaforların, alegorilerin, metafiziğin bir tür anahtar olduğunu; realizmin, etik felsefelerinin hatta adaletin koruyucu giysiler olduğunu düşünürsünüz. oysa giordano bruno sonsuza dek yanar.

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa