Ana içeriğe atla

her devletin bir ölü stoğu



nefes al

nefes ver

nefes al

nefes ver

sürdür

taşikardi devam ediyor.


nesneleri say:

dikenleri olanlar:

bir rahip olanlar

dinden kovulanlar

inancı askıya alınanlar

-yumruğunu sık-

bozuk çiçekler:

çürürken ses çıkaranlar

kötü kokanlar

solmayanlar

et yiyenler

-dişlerini sık-

imza defterleri:

ilçe maliye teşkilatlarındaki genel işleyişin mevzuata uygun olmasını sağlamakla yükümlüler

tapuda sıra bekleyenler

memurluğunu yakanlar

astigmatlar

imzası olmayanlar

parmak izlerini kendi silenler


hâlâ doğru nefes almayı bilmiyorsun

nefes al

nefes ver

panik devam ediyor:

hiç öğrenemedin

sana bir yaşamayı ve arzulamayı öğreten

birkaç göçebe bulut

şimdi buradaydılar

şimdi yoklar

şimdi belki soğudular

yağdılar bir başkasının göğüne

bir karış toprağına

karnına

alnına

bütün bunların sebebi sen değilsin

olsa olsa bir sonuçsun yalnızca


her devletin soğuk bir koridoru var

her devletin bir ölü stoğu var

kabul edilebilir ölüm sayıları

aylık yıllık bazda ölüm kotaları

doldurulması gereken bir evrak pazarı

kabul edilebilir krizler ortasında

en az kayıpla kapatılan borsalar

morglar, ölü yıkayıcılar, mezar soyucular

kötü ölüleri gömdükten sonra her gün bir daha yıkayanlar

ölüleri anmaktan yaşayanları unutanlar

onlar hep ordaydılar

orada olmaktan yapılmış birer varlıktılar

bir çürük diş anıtıydılar


nefes al

nefes var

ne ölmeyi

ne yaşamayı

yalnızca hayatta kalmayı



Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa