Ana içeriğe atla

büyük bahaneler



… beni yatır sonra


ışığı açık bırak

bahçeye muz ağacı ek

düzayak, sıcak bir ülke çıkar belki bundan


insanlığıma ver hepsini

büyük bahaneler uydur

beni bir akşam geniş bir masanın etrafına topla

her parçamı çağır tabaklarda

gözüme perde çek

uzun, dilsiz bir yemek


ağzıma sessiz bir sonbahar sok

mevsimleri durdur

zaman akmasın artık

beni aynı ırmakta yedi kez yun

parça parça inşa et sonra yedi kez yık


kavmimi sök çıkar içimden

derime çentikler at

hatırlat beni

kısa bir süre sonra beni almaya gelecek

devlet güçleri

beni saymalarına izin verme


beni sustaya çek

okşa, oyala, sahip çık

ses tellerime yerleş

beni konuş

beni anlat

beni yardım

benim yerime


sular çekiliyor içimde

bana akşam soğuklarında sus

bana yaklaş beni incele

düzümü kara yatır

bir şeylere izim çıksın

elle tutulur şeylerden söz et bana

bir ağırlığı olanlardan

gözle görülen renkleri, kulakla duyulan sesleri

farkına varıldığında anlaşılabilen şeyleri

böyle bir yaşamın olasılığı üstünde dur

beni ikna et bu dünyaya

tek boynuzlu atlar olmasa da olur


benim rüyam burada bitiyor

gerçek başlıyor ayaklarımın ucundan

parmak uçlarımın havayla temas ettiği o belli belirsiz

imkânsız alan

dünyanın bittiği, benim başladığım o sınır

yok o sınır

yık o sınır


Yorumlar

mahdenachman dedi ki…
Harrah's Casino Reno - Mapyro
The Harrah's Casino Reno 울산광역 출장안마 is a hotel in Reno, Nevada, USA 세종특별자치 출장안마 with a total of 전주 출장안마 496 rooms, suites and villas. There 영주 출장마사지 are 2590 rooms 구미 출장샵 in total

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa