Unutulmuş bir hayvan gibi uyudu.
Koltuğa büzüşmüş eski bir hayvan ve buruşuk bir deriyle uyandı.
Dünyaya ilişmek için zamana ihtiyacı vardı. Yalnızca biraz zaman.
Kafasını toparlamasını sağlayacak, nesneleri ve kavramları yeniden tasnif edecek, her şey ancak yerli yerine oturduktan sonra Dünya kabul olunacaktı.
Her şeyi anladıktan sonra. Bu kez doğru anladıktan sonra.
Anneleri, çocukları ve belki babaları da. Diğer canlıların kategorik olarak daha üst bir hiyerarşide olması gerekiyordu bu kez. Çünkü doğal düşünce onlara aitti. Doğal Düşüncenin önemini yavaş yavaş kavrıyordu.
Doğal Düşünceyi en üst basamağa yerleştirdikten sonra araçların olmaları gereken, almaları gereken anlama kendiliğinden ulaşacaktı. Portakalın ne olduğu da bu biçimde anlaşılacaktı. Bıçak ilk kez doğru kavranacaktı. İnsan ilk kez kendine dokunmuş olacaktı. Tanrısal parmak kırılmalı ve kangren olana dek bırakılmalıydı.
Her şey yalnızca buradaydı. Göksel Babalar tarihin çöplüğünden çığlık atmayı bırakmalı ve artık sonsuz sessizliklerine gömülmeyi kabullenmeliydi.
Karar verdi. Gözlerini kapatıp yeniden açtığında evren de kendini yeniden başlatmış olacaktı.
Bunun için büyük bir ateşe ihtiyacı olduğunu anladı. Büyük Kargış perdelerini açmalı, seyircileri selamlamalı ve oyun başlar başlamaz herkes önce en yakınındakini yok etmeliydi. Bıçak bu sayede ilk kez doğru kavranacaktı.
Kurumlar yanarken havaya yayılacak kokuyu düşledi. Duyumların düşlenmesinden sonra kendiliğinden hareket dalga dalga titreşerek yayıldı. Portakal, bıçak ve hayvan ilk kez yan yana geldi.
Yorumlar