Öncelikle sizler hayatın hayhuyu ile uğraşırken rahat bir hayat sürdürdüğümü belirtmekle başlamak istiyorum. Evet, rahat bir hayatım oldu ve bunu bozmaya da hiç niyetim yok. 35 yaşındayım. Annemle yaşıyorum. (Gülüşmeler)
Babamın 40 yıl çalıştıktan sonra eline geçen emekli ikramiyesi ile aldığı evde oturuyoruz. Annemin hem kendisinin emekli aylığı hem de babamdan kalan aylığı ikimize de yetiyor açıkçası. Annemin olsa da benim hiçbir şikayetim yok. (Gülüşmeler)
Tabii bu hayatı elde etmem de o kadar kolay olmadı. Güzel şeyler hep çaba ister çünkü. (Gülüşmeler) Ama siz bunu zaten biliyorsunuz. Çabaladığınızı oturuşlarınızdan, gözlerinizde hayran olmayı bekleyen o potansiyelden anlayabiliyorum. Hepimiz bir şekilde çabalıyoruz. Önemli olan da bu aslında. Ne için çabalamak istediğini seçip onun için çabalamak. Ben tercihimi çok çabalamanın gerekmediği bir hayat için çabalamaktan yana kullandım. (Gülüşmeler) Bazı çatışmalar oldu ama hepsi bir şekilde çözüldü.
Öncelikle üniversiteden bahsetmek istiyorum. Hayatımı bu noktaya getirirken en çok yararlandığım şey üniversite hayatı oldu. Dondurmalarla, kalmalarla geçen 9 yıl sonunda askere gittim. Askere gittiğim gün lale devri olarak adlandırdığım bu 9 yılın değerini daha çok anladım ve o zaman tamamıyla karar verdim. Annemle yaşayacaktım. (Gülüşmeler)
Askerden döndükten sonra iş bulma, kız bulma gibi toplumsal bulma isteklerine göğüs germek hiç kolay olmadı. Anahtar kelimenin vazgeçmemek ve utanmamak olduğunu belirtmek istiyorum. Gerçekten bir şeyi çok isterseniz olmama ihtimali var. Bu yüzden de ne istediğinize karar verirken bu ekonomiyi gözönünde bulundurmakta fayda var. İstediğiniz şey istememekse başarısız olma ihtimaliniz de azalıyor. (Gülüşmeler)
Arada aklımı çelen şeyler de oldu tabii. Herkes gibi yaşamak, düzenli bir işe, düzenli bir eşe sahip olmak, çocuk yetiştirmek, bütün o yetişkin şeylerini yapmak. Pazar günü kahvaltıya gitmek. Ama yaşadığım hayattaki sorumsuzluk bunların yanında orduevinde askerlik yapmak gibi kalıyordu. Buldukları maaşı fena olmayan birkaç masa başı işini de çok geçmeden bırakma iradesini gösterebildim. Bu açıdan bakınca azimli bir insan olduğumu daha iyi anlıyorum. Emek her şeyi güzelleştiriyor. (Gülüşmeler)
Sağolsun zamanında babamın kooperatiften girdiği yazlık deniz, kum ve güneş ihtiyacımı tamamen karşılıyor. Zaten birkaç yıla iki ev de bana kalacak. Kışın yazlığı, yazın oturduğumuz evi kiraya vermek gibi bir planım var. Hesap yaptım, annemin bana bağladığı maaş da otomatikman artmış olacak. Tamam, önceleri annemin giderlerinden sonra bana kalan 500 lira artık benim giderlerimden sonra kalan para neyse o olacak. Ama annemin kesin bir yerlerde kötü günler için ayırdığı bir şeyler de vardır. Arada hafta sonları teyzemler, arada amcamlar geliyor, gündüz karpuz yiyoruz, akşamları rakı içiyoruz. Nasihatlerini dinlemek her zaman kolay olmasa da rakı içmeye değiyor. Kendime biraz daha fazla koyuyorum. Bunlar da benim kendime verdiğim küçük ödüller.. (Gülüşmeler)
Bir süre sonra hayatımda çatışma da kalmadı diyebilirim. Önceleri annemin bankamatiğini çaldığım için tartışmalar çıkıyordu. Sonra annem bütün parasını bir kerede çekmeye başladı. Ben de parayı nereye sakladığını buldum. Akşamları sahilde iki tane bira içmek için ödenebilecek bir bedel diye düşünüyorum. Sonra annem kartını kırdı, iki üç günde bir bankaya gidip para çekiyordu. Aramızdaki çatışma bir süre devam etti. Hayatımıza bir süre boyunca renk kattığını bile söyleyebilirim. Ama yaşlı kadın, bir süre önce pes edip bana maaş bağladı. Aylık 500 lira alıyorum. 35 yaşındayım ve fena bir hayatım olmadı. Bunun karşılığında da 500 lira alıyorum. Seneye elli lira zam yapacağının sözünü de şimdiden aldım. Bayramlarda aldığım yarım ikramiyeler de cabası. Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek önemli.
Küçük, kendi içinde güzel, düzenli bir hayat mutluluk için yetiyor da artıyor bile. Temiz bir çarşaf, sıkıcı ama sıcak bir ev, dolu bir buzdolabı, akşamları sahilde iki bira içip birileriyle boş boş konuşmak. Keşke herkes benim gibi düşünseydi. Çoğumuz annemizin evinde yaşardık ve evet, dünyada böylesine baş döndürücü gelişmeler de yaşanmazdı. “Yaşanmamış bir hayat asla gerçekleşmemiş bir hayattır, ondan söz bile edilemez” derler. Sanırım birazını anlatmayı başarabildim.
Hepinize küçük ve sefil bir hayat dilerim. Hoşça kalın.
Yorumlar