Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sartre Tipi Aydın’dan Panda Tipi Aydın’a Murat Belge’nin Yolculuğu

Birkaç gündür Murat Belge’nin Türkiye Şiiri üzerine yaz(ama)dığı bir kitaba karşı yazılan yazıları okuyoruz. Henüz bu yazıların ateşi sönmeden, Belge’nin, Risk Altındaki Akademisyenler başvurusunda bulunduğunu ve kabul edilirse İngiltere’ye göç edeceğini okuduk. Ve doğal olarak hep birlikte güldük, eğlendik, neşelendik. Ama bunların altında artık anlamsızlaşmış olan öfkemiz yatıyor ki bu öfkenin sebebi de Belge’nin nasıl risk altında olabileceği üzerine kafa yormamız. Önce Sartre’ı -Hülya Koçyiğit’in “fazla özgür bir ülke” olarak tanımladığı- Türkiye’de erişime kapalı olan “Özgür Ansiklopedi” sloganlı ve VPN ile ziyaret edebildiğimiz Vikipedi’deki Sartre maddesinin, Sartre ve Aydın Tavrı adlı alt başlığından okuyalım: “Sartre, bir aydın ya da entelektüel olarak her zaman çok özel bir konumda durmuş ve bu aydın konumu üzerinden tartışmalar yürütülmesine vesile olmuştur. … Öyle ki, Sartre, hem tamamen özgürlükçü ve bağımsız bir konumda bulunup hem de sıkı bağlanımları gerektiren

canavarlar

                                                                                                      "dün merdivenlerden çıkarken,                                                                                                          orada olmayan bir adam gördüm.                                                                                                          bugün de orada değildi.                                                                                                          keşke, dedim. keşke gitse..." kıyıya vurmuş bir insan ihtimaliydi hepsi -bir miktar evrensel kaderden, uçuşmalardan, zerrelerin uzun yolculukları sırasında geleceği   hazırlayan çarpışmalardan, bir miktar insan karşılaşması, biraz salgı transferinden ve kan   bağlarının ağzına sıçmasından yapılacak ve mutlu olacaktı-   bir miktar tesadüf ve, ta taaa sonra başka şeylerin yolların işlerin düşüncelerin girmesi oldu araya: yol

metafor cinayetleri

telefonun sesini duyup gözlerimi açtım. uzandım ve kulağıma doğru götürdüğüm aralıkta ekrandaki saat simgesinin altında sıfır üç elli sekiz rakamlarını gördüm. telefonu saat üç elli sekizde sürekli çalan birisi olarak buna şaşırmamıştım. iki elli dörde ya da bir onsekize de şaşırmazdım. bir metaforun ne zaman öleceği ve cesedinin ne zaman bulunacağı hiçbir zaman belli olmuyordu. yıllar içinde belli olduğuna kanaat getirdiğim tek bir şey vardı, o da tüm metaforların gece öldüğüydü. ölmek için gün ışığını doğru bulmuyor gibiydiler. sanırım onlar da herkes gibi güneş belli bir açıdan düşerken ölmek istemiyordu. *** basmane’nin arka sokaklarında, oteller sokağı ile agora arasında bir yerlerde, büyümekle ilgili bir metafor ölü bulunmuştu. 38 yaşındaydı. erkekti. ilk kullanıldığında sene iki bin seksen üçtü. avangard birkaç tipin kullandığı bir şey olarak dolaşıma girdi. onu bir deneyde kullanan bir şair ise istediği sonuca ulaşamamıştı. araştırmaları gerekli yatırımı almadığı için