Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

sıfır noktası

"ölümden kaçınmak için çaba harcamak gerekir. vücut kendi haline bırakıldığında -ki, canlı öldüğünde olan budur- çevresiyle bir denge hali oluşturmaya eğilimlidir. canlı bir vücuttaki sıcaklık, asitlilik, su içeriği ya da elektriksel gerilim benzeri bir niceliği ölçerseniz, bekleneceği biçimde, bu niceliğin çevrede kendisine karşılık gelen ölçümden çok farklı olduğunu bulursunuz. örneğin, bizim vücutlarımız genellikle çevreden daha sıcaktır ve soğuk iklimlerde bu sıcaklık farkını korumak oldukça zordur. öldüğümüzde bu çaba durur, sıcaklık farkı azalmaya başlar ve sonunda çevreyle aynı sıcaklığa geliriz. daha genel bir biçimde söylersek, canlılar, eninde sonunda kendilerini çevreleyen dünya ile kaynaşır ve özerk varlıklar olma durumundan çıkarlar."              richard dawkins - kör saatçi                                                                        

yaşamın sırrı - kararlı atom desenleri

“evren kararlı nesnelerle doludur. kararlı bir nesne, bir ismi hak edecek kadar kalıcı ya da sık görülen bir atomlar topluluğudur. bu, “matlerhorn” gibi, adlandırmaya değecek kadar uzun süreli olan benzersiz bir atomlar topluluğu olabilir. ya da, yağmur damlaları gibi, içlerinden herhangi bir tanesi kısa ömürlü olsa da, oldukça hızlı bir biçimde oluşan ve bu nedenle de toplu bir ismi hak eden bir varlıklar sınıfı olabilir. etrafımızda gördüğümüz ve açıklamak istediğimiz şeyler -kayalar, galaksiler, okyanus dalgaları- hepsi de, şöyle ya da böyle, kararlı atom desenleridir. sabun köpükleri küresel olma eğilimindedir, çünkü küresellik, gazla dolu ince tabakalar için kararlı bir biçimdir. bir uzay aracındaki su da kürecikler halinde kararlıdır, ancak dünyada, yerçekimi etkisinde, hareketsiz haldeki su, düz ve yatay bir yüzey halinde kararlıdır. tuz kristalleri küp şeklini almaya yatkındır çünkü bu, sodyum ve klorür iyonlarını paketlemek için en kararlı yoldur. güneşte, bildiğimiz en basi

ben de ağladım - kar

           bundan on üç sene evvel, bodrum'da turizmci olmaya çalışıyorum ama acayip de başarısızım. hem çalıştığım otelde çok başarısızım, hem de iş bittikten sonra gidip öyle bir içiyorum ki, sabah otele ölüm dönüyor. iş kafasında değilim, başka kafalardayım hep. hangisi hangisinin sebebi emin değilim. elveda las vegas mıydı neydi o filmin adı, kadının sonunda adama, ölmeden hemen önce otuz bir çektirdiği o film işte. filmin en başarılı yanı nicolas bey'in alkol terlemesi olan film. güzel terleyen bu alkolik adam şey diyordu, "çok içtiğim için mi karım beni terk etti, karım beni terk ettiği için mi çok içiyorum bilmiyorum", ona benzer bir hikaye. oysa alkoliklerin nedenleri olmadığını artık biliyoruz. ben işte orhan pamuk'un kar'ını bu zamanlarda, çok içtiğim zamanlarda okudum. çalıştığım otelin lojmanının kötü kokan odalarında dört kişi kalırken, ben üst ranzada kitap okur, elemanlar alt ranzada kova yaparken, akşam oldu mu lojmanın odalarından daha güze