Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Doksanlar üzerine bir hatırlama çabası

1990 1990'da henüz Ballıkuyu'da yaşayan ve dünyayı da Ballıkuyu'dan ibaret sanan bir çocuktum. Saddam Hüseyin Kuveyt'i bu yılın 2 Ağustos'unda işgal etmişti. Ben Galiplerin bahçesinde top oynuyordum. Ballıkuyu'dayken kafanıza bomba düşme ihtimali çok azdı. Ama Kadifekale'nin yamacında oturduğumuz için, Kürtlere bir önlem olarak panzerlerin dar sokaklarda devriye attığını hatırlıyorum ki, panzer altında kalmanız olasılıklar dahilindeydi.  Türkiye her zaman olduğu gibi doksanlarda da çok tehlikeli bir ülkeydi. Evdeki konuşmalardan da dünyada tartışmalı bir şeyler olduğunu seziyordum. Sanırım annem ve babam doğru tarafta insanlardı. Ancak Sabah gazetesini ve Hıncal Uluç'u solcu sandığım zamanlardı da aynı zamanda. O zamanlar solculuğu bir şekilde sesini çıkartan, hakkını arayan insan olarak kodlamıştım kafamda. Cumhuriyet gazetesinin en pahalı gazete olduğunu hatırlıyorum. Cumhuriyet benim gözümde zengin insanların okuduğu bir gazeteydi. Yılar

grafik-insan

anlams ı zl ı k ç a ğı nda, anlam ı ö ld ü rmeye ç al ış an biri i ç in, giyotin haz ı rl ı yoruz. galaksinin bat ı sarmal kolunda bir masada kendimizin birka ç metre ö tesine  ikea bardaklar ı n ı n yan ı na hikayelerimizi anlat ı yoruz bilinsin diye ya ş ad ığı m ı z baz ı haritalarda g ö steriliyoruz: mercator projeksiyonu, 38.455169, 27.106692; siz bir ç a ğ demi ş tiniz ama benim ellerim ne bir merdivenle bir ay ışığı n ı n kesi ş ti ğ i yerde bizi almad ı klar ı t ü m kap ı lar ı n e ş i ğ inde k üçü k hesaplar yap ı p  b ü y ü k k ö t ü l ü klerden uzak durmaya ç al ışı rken foto ğ raf ı n ç ekilmi ş gibi elinde k ı r ı k bir pergel kendine bozuk mesafede bir ç ember irkilme, bu insan ı n ç i ç ek a ç mas ı d ı r. birka ç grafikte yaln ı zca  renkli bir ç ubu ğ un belirli bir birimine d üş en pastan ı n bir diliminde bir piksel ravenshead ’ de ya da fort wayne ’ de tallahasse ’ de ya da adelaide ’ da brisbane'de ya da carbon d

bir boş kümeye doğru hızla

adına halk diyorlar senin yalnızca maruz kalan bir nesne var bir kumandanın her bir devresinden bir göz fraksiyonlara ayrılmış bir gardolap ırkçı bir çamaşır makinesi renklerden huy kapıyor senin adına halk diyorlar sen diyemediğin için hiçbir şeyler halk diyorlar senin adına sana ağzından çıkan sesler ağzının kütle çekiminde kayboluyor enis kerbela diyor buna herkes senin adına bir şeyler demeden ölmek istemiyor halk diyorlar senin adına özden de neslihan da sevmiyor seni sen bir koltuğun yerini değiştiriyorsun orada bir barikat yakışıyor bir sokağa savunmasız barikatlar enstalasyon ya da bir sokağı yeniden düzenlemek bir iç mimar ve bir pazarlamacı bir barikat bırakıp kaçıyorlar sokağa devrimci mesaiye dönüyor gece devrimci sabah köle cc'ye müdürü de ekliyor ölmek istemiyorsun halk diyorlar sana ölmek istemeden ölümler bitsin istiyorsun dünya tarihinde olmadı böyle bir şey diyorlar sana sen bir otobüs durağı için kalbimi kı

Pembe Peruk

Cesetler bulunmuştu. Otopsi için etler açılmış, bıçak kemiğe dayanmış, iç organlar incelenmiş, ne yazık ki ölümlerini aydınlatacak bir bulguya rastlanamamıştı. Yalnızca sıkıntıdan ölmüşlerdi.  ** Kenar mahalle düğünlerinde atılan, yerden birkaç metre yüksekte, fersiz, cılız ışıklarıyla patlayan ucuz havai fişeklerin sefaletine bakıp kederlenirim. Hayatı boyunca iki yakası bir araya gelmeyecek, bir sürü sorunla uğraşacak yoksul insanların bu özenti ama sefil eğlencesi içimi kaldırır. Otoyollar, sazlıklar, bataklıklar içimi anlamsızlıkla doldurur. Denize bakarak saatlerce oturmaktan hoşlanmam. Kısaca, sıkılacak, bunalacak şeyler bulmakta zorluk çekmem. Dilencilerden rahatsız olurum. Kendini öldüremeyen evsizleri anlamam. İnsanları sevmem. Çevremdeki aklı kıt, zekâsı noksan suçlulardan çok daha fazla şey bilirim. Onları da sevmemem için bir sürü sebebim ve alıntım vardır. Cesur biri sayılmam ama korkmam da. Bir gün artık birilerinin yanında çalışamayacağımı anladığımda elim