Ana içeriğe atla

Adnan Hoca, Stepford Kadınları ve Kedicikler


Adnan Hoca Fenomeni: Türkiye’de hayatta kalmanın sırları

Adnan Oktar’ın ne iş yaptığını hiçbirimiz tam olarak bilmiyoruz. Yaptığı programın reklam gelirleri ile yaşadığını düşünmek en mantıklısı ve en yasalı olabilir. Tabii yazıyı yazan kişi için en güvenlisi de…

Adnan Oktar’ın ne iş yaptığını tam olarak anlayamamamız gibi, %99’unun Müslüman olduğu söylenen bir ülkede, yaptığı şeyi nasıl yapabildiği de merak konusu. Öyle ya, seküler ve şortlu kadınların toplu taşıma araçlarında ve tüm kamusal alanlarda, ve son olarak da kendi evinde bile şiddete ya da baskıya maruz kaldığı hepimizin malumu. Peki, Adnan Oktar gibi, adı sanı olan, evrim karşıtlığı konusunda büyük işler başarmış bir İslamcı nasıl oluyor da hem Allah’ın adını ağzına alıp hem de çıplak kadınlarla poz verebiliyor? İşin sırrı bir yandan şort giyip bir yandan da tespih çekmekte mi? Şehirli ve şortlu kadınlar da güvenliklerini Adnan Hoca’nın yöntemleri ile sağlayabilirler mi? Adnan Oktar evrimsel çerçevede İslamcılara karşı geliştirdiği bu korunma stratejisini nasıl geliştirdi ve hayatta kalmaya devam edebiliyor? Bunlar Türkiye toplumu içinde -eğer böyle bir toplum gerçekten varsa- cevaplayamadığımız ya da cevaplarından hoşlanmayacağımız sorular. Ancak ortada muazzam bir hipokrasi döndüğü de ayan beyan durmakta.

Stepford Kadınları ve Kedicikler

Ne tesadüf ya da tevafuktur ki Stepford Kadınları’nın başkahramanı Joanna dabirçok başarıya imza atmış, izlenme rekorları kıran reality programların yapımcılığını üstlenmiş” bir kadındır. Kediciklerle aynı sektörde yer almaktadır. Filmin Mike isimli karakteri ise Adnan Hoca’ya karşılık olarak düşer beyaz perdeye: Mike, Stepford kasabasının mimarı olarak görülmektedir. Stepford’un ve Stepford erkeklerinin lideri olarak kabul edilebilecek bir toplumsal konumu vardır. Bu yüzden lider bir kişiliğe sahip olduğu görülmektedir.” Ancak benzerlikler bu kadarla kalmaz, filmin diğer önemli karakterlerinde biri olan Claire tam olarak Tülay Kumaşçı’yı simgeler.Stepford’da kadınların lideri olarak göze çarpmaktadır. Aynı zamanda Mike’ın karısıdır. Mike nasıl erkekleri yönlendirip, onlara liderlik ediyorsa, Claire de Stepford kadınlarına öncülük etmektedir. Bu sebeple Claire, Stepford kadınlarının örnek aldığı bir kişiliktir.”

Fiziksel Özellikler

“Stepford’da kadınlar sarışındır ve her zaman bakımlıdır. Evde, alışverişte ve spor salonlarında kendilerine her zaman aynı özeni gösterirler. Ev işleri yaparken bile güzel kıyafetler giyerler.”

Sanatın hayatı taklit ettiği düşünülse de bazen olan şey bunun tam tersidir. Kedicikler’de de hayat tam olarak sanatı taklit ederek akar. Kedicikler bir tornadan çıkmışçasına birbirlerine benzerler. Göz ve vücut yapılarındaki benzerlik bizleri ister istemez tek bir estetik cerraha ve bir örnek fiziksel özellikler toplamı olan bir kadına gönderir. İdealar dünyasından seçilmiş özellikler bir araya getirilmiş ve yapıt bu şekilde tamamlanmıştır.

Sonuç?

Her gün gözlerimizin önünde, hem İslam üzerinden yorumladığımızda hem de tek tip fiziksel özellikleri düşündüğümüzde “gore” olarak tanımlayabileceğimiz bir panayır eğlencesi yaşanmaktadır. Uğursuz bir panayır eğlencesi. Kedicikler dünyada iyi ya da kötü, vasat ya da değil, bir kimlik olarak var olurlarken, bir anda tuhaf bir organizasyonla tanışırlar ve bir dizi estetik ameliyattan sonra belirli bir kişiye dönüşerek hayatlarına başka ama “bir şeye” benzer bir kişi olarak devam ederler. Şov bütün hızı ve kiçliği ile devam eder. Adnan Hoca ve Tülay Kumaşçı İslami twitler atarlar ancak kadınların bu düşünce sistemi ile yakından uzaktan alakası yoktur. Bu sırada başka bir yerde başka bir kadın şort giydiği için tekmelenir.

Türkiye dünyanın en tuhaf ülkelerinden biri. Sosyolojiye iradeli bir biçimde karşı çıkıyormuş gibi imkansız bir sosyal yapısı var. Bu yüzden de bir büyük harfli Türkiye Toplumu’ndan söz etmek pek mümkün değil. Avrupa’yı oluşturan temeldeki değerler muhafazakar da olsanız ilerlemeci de olsanız aynıdır. Aydınlanma, sekülerizm gibi temel değerleri yanınıza almadan siyaset yapmanız neredeyse imkansızdır. Söz konusu sınırlar Türkiye sınırları olduğu anda ise sosyokültürel yapı yarım saatlik mesafelerde değişebilmektedir. Bunun en iyi örneği Kıyı Ege ve İç Ege arasındaki farklılıklarda okunabilir. Ancak yine de Adnan Hoca ve Kadınları kadar gerçekdışı az şey var. Tornadan çıkmış kadınlar, estetik müdahale, islam, irite eden cinsellik, vs.. Olayın kadınlara "tek tip estetik müdahale" kısmı ise en korkunç kısım. Modern dünyaya tepkili Müslümanların tahammülü de yine buna yakın bir anlaşılmazlık seviyesinde. Grotesk bir şov her gün tekrar tekrar sahneleniyor ve bizler de hep birlikte müjdelenen Mehdi Hazretleri’nin gelmesini bekliyoruz. Aslında Adnan Hoca ve Kedicikleri’nin zaman zaman ima ettiği gibi çoktan gelmiş ve kendine Stepford Kadınları’ndan bir ordu yaratıyor olabilir.

Artık hiçbir şeye tam olarak şaşıramadığımız bir çağın içinde hızla savruluyoruz. Kafka’nın da dediği gibi, belki de “Bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur. İşte gidilmesi gereken yer orasıdır.” Belki de oraya çoktan varılmış ve sınırın ardında yerleşilmiştir. 

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa