Ana içeriğe atla

pippa bacca

pippa bacca'nın tecavüze uğrayışını ve öldürülüşünü dünyanın tam da şu anda başka başka yerlerinde gerçekleşmekte olan tecavüzlerden ve cinayetlerden ayıran, pippa bacca'nın yola çıkarken kendini simgeleştirmesi, pippa bacca'yı yola çıktığı noktada yok edip, onun yerine simgelediklerini koymasıydı. o, günlük kıyafetlerinin yerine beyaz gelinliğiyle yola çıkmıştı ve yürüyüşünün amacı barıştı. kendini barışın gözle görülür imgesi haline getirmişti. pippa bacca'nın tecavüze uğrayıp öldürülmesi, tam da bu yüzden, insanlığın suratına atılmış çok büyük bir tokattı. aydınlıkla karanlığın savaştığı fantastik hikayelerdeki gibi yola çıkan ve aydınlığın alegorisi olan karakter, ulaşması gereken yere ulaşamadan karanlığın alegorisi olan bir karakter tarafından yok edilmişti. pippa bacca bulunduğunda belki üzerinde artık simgekıyafeti bile yoktu; insanlara barışı bir kez daha hatırlatmak için yola çıkmış ve tam bir tersine çevrilmeyle insanın karanlık yönünü yüzlerimize vurarak yolculuğunu tamamlamıştı. yola hala umut var demek için düşmüş ve yolculuğun sonunda belki de hiç umut olmadığını göstermişti. biz olanı hala sınırlarla anlamaya ve anlatmaya çalışırken, leonard cohen'in de dediği gibi; “geleceği gördüm kardeşim, gelecek, cinayet.”

şimdi eğlenceye kaldığımız yerden devam edebiliriz.

2009 - itü sözlük

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa