Ana içeriğe atla

bir boş kümeye doğru hızla


adına halk diyorlar senin
yalnızca maruz kalan bir nesne var
bir kumandanın her bir devresinden bir göz
fraksiyonlara ayrılmış bir gardolap
ırkçı bir çamaşır makinesi renklerden huy kapıyor

senin adına halk diyorlar
sen diyemediğin için hiçbir şeyler halk diyorlar senin adına sana
ağzından çıkan sesler ağzının kütle çekiminde kayboluyor
enis kerbela diyor buna
herkes senin adına bir şeyler demeden ölmek istemiyor

halk diyorlar senin adına
özden de neslihan da sevmiyor seni
sen bir koltuğun yerini değiştiriyorsun
orada bir barikat yakışıyor bir sokağa
savunmasız barikatlar
enstalasyon ya da bir sokağı yeniden düzenlemek
bir iç mimar ve bir pazarlamacı
bir barikat bırakıp kaçıyorlar sokağa
devrimci mesaiye dönüyor
gece devrimci sabah köle
cc'ye müdürü de ekliyor

ölmek istemiyorsun halk diyorlar sana
ölmek istemeden ölümler bitsin istiyorsun
dünya tarihinde olmadı böyle bir şey diyorlar sana
sen bir otobüs durağı için kalbimi kırıyorsun
sen daha ölmeden bir halk olunabilir sanıyorsun

aşkla karanfille hiç ilgisi yok bunların
sen saçmalıyorsun durmadan hangi adına
ağzında bir devlet mühürü
ödenmemiş damga vergisinin cezası kadar yamuk şey
stopaj, ev kirası, kamu iktisadi teşekküllerine duyduğumuz sosyalist özlem
sen acun seyrediyorsun oysa
muhasebecine kızıyorsun vergi kaçırmayı bilmediği için
sonra bir otobüs durağı yüzünden kızıyorsun bana
on bin yüzlü canavarsın sen on bini birden ölü

bir adın var sanıyorsun halk sanıyorsun kendini bir bakıma
kilometrelerce bayrakla örtüyorlar üstünü
olmadığına dair tezler
olmadığına dair kanıtlar sunuyorlar sana
olmayan şeylerin olmadığına dair bunca çaba bunca söz
patlayıp dağılıyor nasır tutmuş ağzında


halk, hadi kalk, biraz dans edelim.


natama12

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa