Ana içeriğe atla

-ikiyüzyetmişüç

-ikiyüzyetmişüç


Her cisimde – hatta buzda bile – bir miktar ısı vardır. Bu, herhangi bir cismin moleküllerinin süreksiz olarak hareket halinde olduğu anlamına gelir. Cisim ısıtıldığı zaman, moleküllerinin daha hızlı hareket etmesi için enerji verilmiş olur. Cisim ne kadar sıcak olursa molekülleri de o kadar hızlı hareket eder. Cisim ne kadar soğuk olursa molekülleri de o kadar yavaş hareket eder. Cismi soğutmaya devam ederseniz, öyle bir an gelir ki cisimde hiç ısı kalmaz ve bütün moleküllerin hareketi durur. Bu nokta «mutlak sıfır» diye bilinir.”

didem’e

bunu delirdim
sonra bunu sonra bunu

ne zaman başladı bu oda
bu çerçeveler bu kırışıklıklar

ben elimde olmadan gülümsediğim bir akşamı geri saramadığımı
bunun bir çaresizlik olduğunu
insanın bu çaresizlikten yapıldığını
sen antik yunan erdemsizliğini ikibin beşyüz yıl içinde bir süs gibi taşıyabildiğini
kas yaptığını acılarının.

bir kapı çarpışıyla o kadar uzağa gidilmemeliydi
bir ayağa kalkmanın
bir göz kaçırmanın
bir baş parmağın
bir sinir sisteminin bedeli bu kadar ağır olmamalıydı
diyerek afrikaya kadar bağırdın
iki ip tek cambaz
insan aynı anda hem hayatta kalıp hem de masum olamaz
dediğin an kemer ikaz ışıkları yandı
koltuğumu dik duruma getirip havalandım.

her şeyin bir başlangıç anı olması gerekiyordu
yedi milyar gözün açılışını bir patlamaya benzettin
yedi milyar gözün kapanışını bir karanlığın alışkanlığa dönüşmesine
eşyalarımı toplamıştım
anıları ve anahtarı bakkala bırakacaktım
yedi kat aşağıda
ve elbet yedi kat göğün üzerinde emeği vardı
kutsal kitapları ekmek arasında sattıkları bir yüzyıldan
sen de kendi adımlarına benzeyen kendi adımlarınla geçecektin
planlar yaptın
bire bir ölçekli krokiler
hiçbir detay atlanmayacaktı
bu yüzyılda ne olduysa
saniyesi saniyesine bir almanak hazırlayacaktın
sonra çürüyor olduğunun sesleri kulaklarını işgal edince.

bir sonsöz gerektiğini düşünüyordun
hepsini tutarlı bir delilikle birbirine bağlayacak
düğümlerin kilitlerin şifrelerin kodların işaretlerin hepsi yalnızca tek bir sonuç için biraraya gelecekti
dörtbuçukmilyar yıl önce
başlayan her ne idiyse
yalnızca dörtbuçukmilyar yıl bir saniye önce başlamadığı için
tüm planların elinde patladı.

bir kaza gibi gelince başıma 
delirdim kendimi

sakat fanzin 4

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa