Ana içeriğe atla

Z raporu


Bir sıkıntı anında sayıklanmış
Aynı dilde unutulmuştur
amen, amin, aman


Plastik em soru solu gen tüket
Gel biraz da şuralarımda ağla
Sandığını önüne kadar getirdim
İçinde anıların ve öyle sandıkların:
İçime çiçek ekme
Sonra sulamayı abartıyorsun
Çiçek çürüyor sonra içimde çürük çiçek kokusu bırakıyorsun
Bana yemekler yediriyor gözlerini belirtiyor bana temiz yataklar ayarlıyorsun:



Uyanıyorum ve kabul ediyorum sefaletimi:
Ben bir burkulmanın anısıyım
Yanlış atılmış bir yazı-tura
Bir çekilmenin vaadi
Bir türlü hatırlanmayan adım
Olmama bir bahane yok
Günün sonu akşam
Başka bir şey bilinmiyor hakkımda



Bir gülmenin son anları
Yumuşak bir geçiş
Fırça izlerini ustalıkla yok ediyorum
Artık üslubumdan da tanınamam
Sildirdim dövmelerimi
Beni bir başkasından ayıracak ne varsa
Bir tehlike anında kalbim kırılmasın için ikna olmak üzere olan biri varsa:
Gülüşü tutuyorum iknayı durdurdum kendimi atıyorum bu hesaplamadan
Sonuç sıfırdan biraz fazla
Çukurumu yukarı doğru kazdım
Dünyadan firar etmenin bir yolu yokmuş
Kelepçelerimi çıkarıp "hadi git" dediklerinde anladım



Uzanıyorum ve bakışımda kalsın diye sefaletim
Gözlerimi görüntüye kapatıyorum
Bir örüntü aranabilir
Kendini tekrarlayan uzun süreli bir düzen
Sayılar düşüncelerden daha gerçek
Kelimeler şeyleri karşılamıyor
Portakal yalnızca bir kelime
Oysa meyve ve kötülük başucumda duruyor


Yine de uyanıyorum ve kabul ediyorum sefaletimi
Günün sonunda akşam oluyor
Başka bir şey yok

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa