Ana içeriğe atla

dünyanın bir günü

italya'dan yola çıkan bir virüs yeni havalimanından türkiye'ye giriş yapıyor.

organ mafyasının teslimatçısı yakalanmamak için üç gündür saklanıyor. üçüncü günün akşamı karnı acıkınca elinde kalan böbreği yiyor. "dünyanın en pahalı etini yiyorum" diye şaka yapıyor içinden.

sahte can yeleği üreticisi sahte rakıdan korktuğu için bir litrelik tekirdağ alıyor. onun ürettiği can yeleğini giyen biri son anda kumsala zor atıyor kendini. çocuğu denize düşmüş yolda.

pentagon’un satın alma departmanında çalışan beyaz yakalı suriye’den petrol çalmanın yaklaşık maliyetini hesaplamıştı 10 sene önce. şimdi evde bruce willis'in mültecileri barbarlardan kurtardığı filmi izlerken pizza yiyor.

metro turizm’in muavini mültecileri avrupa’ya taşımak için “nuh’un gemisi kalkıyor” diye bağırıyor.


gece sınır kapısına doğru yürüyen mültecilerin arasında bank asya’dan havale yaptığı için iki yıldır aranan adam "30 kilometre kaldı" diye sayıyor içinden. sınır kapısından geçip kapağı avrupa'ya atarsa "o havaleyi iyi ki yapmışım" diyecek ilerde.

kocaeli dilovası’nda bulunan corazon ambalaj’da çalışan bayram kömürcü, fabrikanın deposunda intihar ediyor. diğer işçiler, savcı gelinceye kadar arkadaşlarının cansız bedeni yanında çalışmaya devam ediyor.

facebook iletisine 10 yaşında bir çocuğa tecavüz etmek gerektiğini yazan erkan naldemirci
çalıştığı üniversiteden kovuluyor.

günlüğü 30 liraya suriyeli çalıştıran ayakkabı imalatçısı eve giderken arabasına yanaşıp mendil satmaya çalışan bir çocuk görüyor ve içinden “anasını siktiler ülkenin” diyor.

idlib'deki operasyonlarda 17 günde bin 709 rejim unsuru etkisiz hale getiriliyor. öğle arasında buluşup çay içen iki kişi unsur'un ne olduğunu soruyorlar birbirlerine. "saymışlar mı" diyor biri. "saymışlar" diye cevap veriyor diğeri.

kanallar canlı yayında. ege denizi'nden açılan mültecileri avrupa'ya doğru uğurluyorlar. arkalarından su dökmenin nasıl bir şey olacağını düşünüyor kameraman.

sahte can yeleği üreticisi sahte rakıdan korktuğu için bir litrelik tekirdağ alıyor marketten. onun ürettiği can yeleğini giyen biri son anda kumsala zor atıyor kendini. çocuğu denize düşmüş yolda.


Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa