Ana içeriğe atla

Eyub'un Şarkısı

Ey bir olmamaktan bir yokluğa doğru giden yolculuğum
Tersi olsa ne fark ederdi karanlığım

Çıbanlar yüklendiğim, çiçek bozukları kustuğum yüzüm
Yaşlanmış tanrılar, kırılmış sunaklar, harab olmuş mabetler
Çare olmadı ellerimin çatlaklarına
Bir dava buldum unuttum
Bir sığır güttüm öldürdüm
Bir yağmur buldum kirlettim

Şimdi dünyadan yok olsun doğduğum gün
Takvim yaprakları, doğum belgeleri,
Senetler, akitler, buğday taneleri

Eşyalarda bıraktığım parmak, çamurlarda bıraktığım adım
İzimin üzerinde parlayan ışığı yok et
Varlığımın aynasını kır
Aksimin sedasını boğ

Bir ölüm borçlusun bana
Bir yokluk şarkısı
Bin lanetli türkü tutturdum
Bin camlı kuleden düştüm
Ölmedim

Yitir beni yaşanmış olan her an için
Cüzzamlara yedir etimi
Kirpiklerimde bin bıçak
Göz kapaklarımda bin jilet
Yolumda bin canavar
Her gözün gördüğü bin kâbus
Bin lanetli suret

Harabe rahmin karanlığına göm
Mezarsız ölülerle yürüt
Varlığımın tüm kapılarını kapat da yüzüme
Çıkar tekrar bin umutsuz yola

Yine de sana değil
Yaşama inanmazsam
Ölümsüzlükle sına beni
Bitmeyen cezayla

Bir ömrün sonsuzluğunu anlamazsam
Kına beni umutsuz çocuklarla
Onlara da öğret bin lanetli türküyü
Dudaklarına vurduğun mührü kalbimde erit

Yine de sana değil
Yaşama inanmazsam
Ölümsüzlükle sına beni
Bitmeyen cezayla

Ey bir olmamaktan bir yokluğa doğru giden yolculuğum
Tersi olsa ne fark ederdi karanlığım

Yorumlar

PoP

kalp krizi belirtileri ve kısa açıklamaları

toz ve kilittaşlar arasında, ormana uzak ışıklar altında otobanlarda hayvan leşleri, devlet dairelerinde çürümüşlük ve uyuşma salyangozları rengarenk boyadım, artık hepimiz daha da perişanız. "kalp krizinin neden olduğu göğüs ağrısı bıçak gibi giren bir ağrıya benzetilebilir. sanki göğsün ortası sıkılıyor ya da üzerine baskı uygulanıyor gibi hissedebilirsiniz. bu ağrı 3-4 dakika sürebilir, ara ara geçip tekrar geri gelebilir. göğsünüze bir gece yaşlı bir öküz oturabilir." sabahları yılgınlık belirliyor ve otobüslere tutunmuş milyonlarca el arasında tırnaklarından fışkırıyor ne iş yapmadığın bu da birleştiremiyor bizi gözünde çapaklarla uyanıp evden fırladığın bir sabah yaklaşmakta olduğun mesai oyalarken günlerini adımlarınla katıldığın medeniyetler tarihi kaldırımlarda açtığın belli belirsiz çiçek yüzünün gezegende açtığı uykulu yara kendin için hiç düşünmediğin şeyler gelip duruyor kapına atak, kaygı, bir miktar bulanma kira, aidat, sgk ke

dua

-epidermisten evrene yayılan küçük deri parçalarını düşün gövdenden parçalanıp ufalanarak dünyaya karışan tozdur o yıldız tozu, insan tozu, canlı ve ölü toz hiçbir fark yok aralarında yeterince temele indiğinde her şey cansızdır- her hafta en baştan tekrarlanan bir pazartesi olarak yeryüzüne neredeyse dik bir açıyla halısahalardan, ıstakalardan, erkek kokulu oyun salonlarından uzakta yaşamış bir hayvan olarak hayaller, olmayacak projeler ve her daim kolpa bir doğaya yerleşme düşüncesiyle bazan sokaklara, kaldırımlara, taşıtlara ve bankalara düşman bir tavırla bazan bir markayı ayaklarıma denerken bazan yüzündeki ıslak maskeyi ve gözyaşarmış gözlerini daha çok severek, -dua eder gibi, çok kullanılmış dudaklarımı küfredip ışık hızının bir oyunu yüzünden bir saniyenin birkaç milyonda biri boyunca gözlerinin geçmişinden öpüyorum- rutubet ve kömür kokulu gecekondularda cigara kovalamayı özleyerek uzun süredir görüşmediğim bir dostun içimde bıraktığı tedirginlik ama özle

Dış Güçler: Bir Pazar Akşamı Rastladım Size

Dünyanın bütün pazarları birbirine benziyor. Tanrı haftanın günlerini yaratırken tek bir pazar yaratmış ve onu bir kere kopyalayıp sonsuz kere yapıştırmış gibi. Ama o pazar hayatımda yaşadığım tek ve bu yüzden en farklı pazardı. O Ses'i izliyordum, Özden banyoda saçlarını kurutuyordu. Sehpadaki şarap kadehine uzanırken bir anda onları orada gördüm. Her sağlıklı insan gibi yerimden sıçrayıp çığlık attım. Çığlığım bittiğinde fön makinesinin sustuğunu fark ettim, Özden salon kapısında elinde fön makinesi ile dikiliyordu. Ağzı şaşkınlıktan yarım açık kalmıştı. Gözlerini odadaki iki kişiden ayıramıyordu. “Siz, siz…” diye kekeledim ve sustum. “Siz” dedim tekrardan gücümü toplamaya çalışarak, “ne, ne… ne zaman girdiniz içeriye?” “Halı için geldik” dedi kadın, adamla birlikte gülümsediler ve devam etti, “şaka, biz hep buradaydık.” Sesinde belli belirsiz bir aksan var gibiydi. Özden elinde fön makinesi, arkasında fön makinesinin kablosunu sürükleyerek yanıma geldi. Odadaki insa